23 Şubat 2011 Çarşamba

.garanti kapsamında.


Bir elektrikli aletiniz bozulduğunda tamirci bulmak insanı her seferinde paniğe düşürür. Çünkü kimse elindeki bir cihazın bozulacağı fikrine hazırlamamıştır kendini. Oysa ilk satın alırken garanti belgesi ile birlikte verilen uzun servisler listesini gururla okuruz. “Vay be ne kadar yaygın servis ağı varmış. Ben de süper güvenilir bir marka seçmişim canım helal olsun bana…” duygusu çok baskındır. Sonra ilk sorun ortaya çıkar. Ha bu arada eğer ilk iki günde sorun çıkmazsa genelde garanti süresince bir şey olmaz. Böyle erken bir sorun yaşarsanız bayağı canınız sıkılır. Ama sihirli iki kelime sizi yatıştırır: “garanti kapsamında”… Hemen listeden bir servis beğenirsiniz, çağırırsınız gelirler. Şansınız varsa sorun basit bir montaj, kurulum filan hatasıdır hemen çözüverirler. Bu durum sizin markaya olan güveninizi tazeler. Ama sorun büyükse açıklama hep aynıdır: “Servise götürmemiz lazım, parça sipariş edeceğiz, fabrika hatası” Bunlar hep moral bozucu laflardır. Geri geldiklerinde siz meraklı bir hasta yakını ifadesi ile sorarsınız, sanki anlayacakmış gibi: “Nesi varmış?” Servis elemanını da anlamayacağınızı bildiği için olsa gerek hep aynı cevabı verir: “Parça değişti” “Yaa?” Gerçekten de sorunu çözüp aletinizi geri getirseler bile, sizin için artık o ilk günden sakatlanmış, ameliyat geçirmiş bir sporcu gibidir. Artık her an ondan bir şey beklersiniz. Hiçbir zaman güvenemezsiniz tam olarak. Ama yersizdir bu korku. Çünkü genelde bu makineler de tıkır tıkır çalışır. Hem de yıllarca. Ama sahiplerindeki güvensizliği silmeleri uzun zaman alır.

Bu tür durumların markalara da büyük zararı olduğu iddia edilir ama ben hiç sanmıyorum. Özellikle kadınlar elektrikli ev aletleri konusunda dost sohbetlerinde sık sık dile getirirler bu konuları. “Ay yeni makine aldık ikinci gün bozuldu…” Bunu duyan kadın hemen kocasına döner ve “duyuyor musun filan marka bir şey almayalım, bozuk çıkıyormuş”… Bu, şimdi çok önemli bir müşteri kaybı gibi geliyor di mi? Ama durum öyle değildir. Aynı adam ve kadın kızlarını evlendirirken alışverişe çıkarlar bir ay sonra. Söz konusu markanın en uygun fiyata satıldığını görünce alıverirler. İçlerinden biri bu olayı hatırlasa bile diğeri hemen “canım binde bir arıza her markada olur, hepsinde çıkacak değil ye” diyerek birbirlerini rahatlatırlar…

Tamircilerle asıl garanti süresinden sonra muhatap olunur. Siz tamirciyi çağırırsınız büyük bir güvenle. O kağıtlara bakar ve o korkutucu iki kelimeyi söyler: “garantisi bitmiş”… Bunun iki anlamı olabilir: Bir, bundan sonra daha sık karşılaşacağız… İki, artık benim sıram geldi faturalara hazırlanın… Mal sahibi bu iki anlamı da derinden hisseder. Özellikle yapılan ilk muayeneden sonra korkarak sorduğu “nesi varmış?” sorusuna aldığı cevapta. Bu kez cevaplar daha detaylıdır… “bu arkada kontrol panelinde bütün sistemi şey yapan küçük bir zamazingo var, o yanmış abla, o değişecek…yine zamanında yakaladık yani, böyle bir hafta daha çalışsa motoru yakardınız, o zaman çok daha masraflı olurdu…” Şimdi ucuz olacak yani öyle mi? Ve ne hikmetse o değişecek parça hep makinenin en pahalı parçasıdır. Hatta o parçanın yan sanayi olanı da vardır ama tamirci onu hiç tavsiye etmez. İsterseniz onu da takabileceğini ama garanti veremeyeceğini söyler. Bu söylenenler Türk filmlerindeki “küçük de olsa yaşama şansı şansı var ama sadece İsviçre’deki doktorlar ameliyat ederse…” gibisinden bir etki bırakır insanda… Siz çaresiz kabul edersiniz… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder