23 Şubat 2011 Çarşamba

.tezgah ve -tar.


Ne giyeceğiniz konusunda kararsızlığa düşer misiniz hiç? En kötüsü de mağazada, alışveriş sırasında yaşanan kararsızlıklar. Bu durumda eğer yalnızsanız tezgahtarla konuşmak zorunda kalırsınız ki benim için en kötüsü odur… Ne yalan söyleyeyim ben tezgahtarlarla hiç anlaşamam… Korkarım bile onlardan… Vitrine bakarsınız, bir şeyleri beğenirsiniz. İçeri girip sormaya tam niyetlenirsiniz ki pat tezgahtar kapıda belirir. “Buyrun, ne bakmıştınız, çeşitlerimiz içeride…” Biliyorum çeşitlerinin içeride olduğunu, zaten bütün mallarının vitrindekiler olduğunu hiç düşünmedim ki… Tövbe tövbe…

Neyse içeri girersiniz ve kapıda tezgahtara yakalanıp esir düşmenin paniği ile o aptalca lafı söylersiniz: “Ben şu vitrindeki şeye bakmıştım…” aman ne açıklayıcı bir cümle… Sonrasında başlar vitrinden parmakla bir şeyler göstermeler, içeride ürünün ve benzerlerinin olduğu yere gitme… Eğer mağaza büyükse ve siz tezgahtarın peşine takılıp yürürseniz tuhaf bir görüntü ortaya çıkar. Tezgahtar diğer tezgahtarların, özellikle de müşteriye bakmayanların önünden vakur bir ifadeyle geçer… “Bakın ben ne yakaladım… Siz daha oturup böyle… Ben yakaladım bunu, kapıdaydı, atladım aldım…” Diğerlerinin haset dolu bakışları altında ezilerek gerçektende oltadaki balık edasıyla yürürsünüz tezgahtarın peşi sıra. En azından ben öyle hissederim.

Birkaç çeşit tezgahtar vardır. Bazıları size son derece soğuk ve mesafeli davranır. Her sözü ve hareketi ile sanki “senin gibi bir adamı böyle büyük bir mağazaya almazdım ama acıdım… aslında ben de bu mağazanın Ortadoğu ve Balkanlar’daki temsilcisiyim, bugünlük kılık değiştirip tezgahtarcılık oynuyorum…” der gibidir. Böylelerinden çok çekinirim. Zaten başka rengi, bir numara küçüğü, şurası düğmelisi gibi taleplerinize “yok, bitti, geçen seneydi o, öyle olmaz o, yok daha neler” gibi kesin ve net cevaplar verirler. Bir an önce kaçmak için elimden geleni yaparım. Sırf korkumdan böyle tezgahtarlardan neler satın aldım bilseniz…

Bir de işinin uzmanı havalarında, yönlendirici  yardımcı tipler vardır. Ama bu tip yardımlar tamamen göstermektir. Ne giyseniz, ne deneseniz hep aynı şeyi söylerler… “Bu sizi çok açtı, size çok iyi gitti, bana sorarsanız sizin renginiz bu, biraz önce denediğiniz kazakla harika olur bu…” Bunlara bakarsanız siz bir mankensiniz ve orası da sizin gardırobunuz… Ne giyseniz harika oluyor… Tam da size göre… Pantolonun paçaları yere sürünür, o senenin modasıdır, dize çıkar sizi boylu gösterir, ceketin içinde kaybolursunuz dökümlü duruyordur, nefes darlığı çekersiniz “cool” olmuşsunuzdur… Her durum için hazırda bir reçeteleri vardır… Bence çok zor bir iştir bunların yaptıkları. Çelik gibi sinir ister insanda. Düşünsenize bir sürü adam ya da kadın, sırf moda diye kendilerine asla uymayan tuhaf şeyler deneyip kabinden dışarı fırlıyor ve siz kahkahalarınıza hakim olup ciddi bir ifadeyle “bu sanki sizin için dikilmiş, harika” gibi laflar ediyorsunuz. Ve bunu yaparken inandırıcı görünüyorsunuz… Ben bu tip tezgahtarlara saygı duyuyorum ama yine de pek söylediklerine inanmam…

Bir diğer tezgahtar tipi ise haddinden fazla samimim olanlardır. Bunlar hemen “abicim, ablacım” gibi bir samimiyet derecesine getirirler diyalogu. Denedikleriniz içinde size yakışmayanları söyleyecek kadar cesur ve samimi görünmek isterler. Bunun için genelde kulağınıza eğilip konuşurlar, sanki patron bunu söylediğini duymasın, büyük risk alıyormuş gibi bir hava yaratırlar… “Abi bana sorarsan ilk denediğin daha iyi durdu, bu yani seni biraz kilolu gösterdi… Yani ben senin için söylüyorum, bence ötekidir abi… Budur yani...” Şimdi bu tavır karşısında inanmamak olmaz. İçinizden sarılıp adamı öpmek gelebilir. Adam işini riske atıp sizin güzel görünmeniz için uğraşıyor… Şimdi siz bu adama inanmaz mısınız? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder